“Beyazlar geldiğinde bizim toprağımız onların İncili vardı. Bize gözlerimizi kapayıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda onların toprağı bizimse İncillerimiz vardı.”
Biz ince bel, elâ göz, sütun bacak için sevmedik güzelim,
Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda.
Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye!
Rakı sofralarında söylenip, acı tütün çiğnercesine sevdik
ANLAYAMADILAR...
Nâzım Hikmet Ran
Efsanenin, bir geminin 1641’de Güney Afrika’daki Ümit Burnu civarında batmasıyla başladığına inanılıyor. Efsaneye göre, geminin kaptanı Van der Decken, Uzak Doğu’ya yaptıkları bereketli bir seferin ardından mutlu bir şekilde Hollanda’ya dönüyordu. Lakin Ümit Burnu’na yaklaştıklarında kaptanın aklına bir fikir geldi. Patronu konumunda olan EITC’ye, Afrika’nın tam ucunda mola vermelerini teklif edecekti. Böylelikle söz konusu nokta zamanla Hollanda ticaret gemileri için sürekli bir konaklama-takviye noktasına dönüşecekti. Bu parlak fikre öylesine kendisini kaptırmıştı ki, ufukta toplanan fırtına bulutlarını fark etmedi. Fırtınanın tam göbeğine düştüler. Saatler süren bir mücadele sonucunda tam kendilerini kurtardıklarına inanmaya başlamışlardı ki, büyük bir gürültü ile kayalara bindiren gemi, alabora olup batmaya başladı. Ölüme doğru sürüklenen Van der Decken’in son çığlığı; ‘Kıyamete kadar sürse de, bu Ümit Burnu’na döneceğim!’ olmuştu. Gemi karanlık sularda batarken, efsane de doğuyordu. O günden beri ne zaman Ümit Burnu’nda bir fırtına patlak verse, fırtınanın tam göbeğinde hayalet gemi Uçan Hollandalı ve güvertesindeki Van der Decken’in karanlık sular üzerinde yol aldığı anlatılır kulaktan kulağa. Özellikle denizciler, ‘Çok uzun süre bakmayın, yoksa feci şekilde can verirsiniz’ demeyi de ihmal etmeden, efsaneyi dilden dile aktarmaktan büyük bir zevk alıyor.
Bununla birlikte bugüne kadar birçok kişi hayalet gemiyi gördüğünü iddia etmekten de geri durmadı. Sözgelimi İkinci Dünya Savaşı esnasında bir Alman denizaltısının kaptanı hayalet gemi ile burun buruna geldiğini söylerken, 1881’de aynı iddiayı, henüz veliaht prensken bölgede yaptığı bir deniz yolculuğunun ardından İngiltere Kralı George V de dile getirmişti. Öte yandan bugün hangi Hollandalıya Uçan Hollandalı’yı sorsanız, ilk aklına gelen şey, ülkenin resmi havayolu olan KLM olur. Zira, bilinen en eski havayolu olan KLM, 1911’de kurulduğunda, tüm uçaklarının gövdesine ‘Uçan Hollandalı’ yazdırmış, reklam sloganı olarak da; ‘Uçan Hollandalı: Bir zamanlar efsaneydi, şimdi realite’yi seçmişti. Hollanda’nın efsanevi tenisçilerinden Tom Okker’a da, topları karşılamak için sık sık kort dışına doğru uçtuğu için, Uçan Hollandalı ismi takılmıştı.
''Burada işler 3 şekilde yürür ; Doğru şekilde, yanlış şekilde, ve benim istediğim şekilde ''